GÖNÜLLÜ OLMAK İSTER MİSİNİZ

Ayşegül’ün Vatanı: BELEN

 Ayşegül’ün Vatanı: BELEN
2 Ocak 2014
Amanos dağlarının böğrüne bağdaş kuran ve körfeze hükümran olan, Akifin söylemiyle bu “Cennet gibi yurd” un en küçük ve en şirin ilçelerinden biri...

Ayşegül’ün  Vatanı   
"B   E   L   E   N"

              Amanos dağlarının böğrüne bağdaş kuran ve körfeze hükümran olan, Akifin söylemiyle bu “Cennet gibi yurd” un en küçük ve en şirin ilçelerinden biri...

                 Belen Derbendi  Bab-ı Suriyedir: Kuzeyden: Suriye, Ortadoğu ve Arabistan’ın kapısı…

                 Güneyden: Bab-ı Rumdur: Anadolunun kapısı.

                 Kervansarayı, vakfiyesini tamamlayan dükkanlarla müzeyyen çarşısı, camii, hamamı, çeşmelerinden buz gibi Atık sularının çağıldadığı sebilleri ve daruşşifasıyla Muhteşem Süleyman’ın milletimize beş yüz yıllık armağanı…Osmanlıya özgü oriyental estetiğiyle kültürel zenginliğimizin nazenin belgelerinden biri.

                Belen: Kanuni ve Dördüncü Muradın bir bakışta aşık oldukları coğrafya…

Bereketli Hilalin en dar geçidi.Yüzlerce yıl ticaret kervanları, Hac yolcuları ve Surre alaylarının güvencesiydi…

İstanbula karşı yürüyen  Kavalalının Mısır ordusuyla tarihin en kanlı piyade savaşları Derbend Gediğinde yaşandı.

Belenin Derbendinin cengaver halkı, örnek bir direniş sergileyerek, Liva İskenderunda  tam yirmi yıl İşgalci Fransızın korkulu rüyası oldular…

                Evliya Çelebinin sözleriyle: Halep eyaletine bağlı bir voyvodalıktı Belen... Yolları ve bayırda kurulu toprak damlı evleri dar olup birbiri üstüne yığılmıştı. Dağ yamaçlarındaki bağları, şirin ve sulu üzümleriyle envaı çeşit meyveleri olurdu. Hava ve suyunun letafetinden halkın yüzü al-pençeydi…

                Birinci Cihan Savaşının ortasında Müslüman köylerine baskınlarla, halkı camilere doldurarak yakan Ermeni çeteleri takip ve tedip emriyle, yasak silahları ve asker kaçaklarını toplamakla görevli Kırk birinci tümen, milletin can güvenliği ve huzuru için, Belenin Çölbeyi tepesinde  konuşlanmıştı.

                Şehitlikte yatanların çoğu Doktor Hindliyan ve Çil Karabetin eliyle kıyılan  Mehmetçiklerden geriye kalan aziz hatıralardan sadece biriydi. Birinci cihansavaşı yani Harb-i umumide vatan ve millet için feda-i can edenlerin ebedi uzletgahı idi Belen şehitliği…

                Geçit bekçisi Belenlilerin: savunma stratejisi, dini motifler, milli folklor ve sosyoloji tarihi içinde şüphesiz özel bir yeri ve değeri vardır. 

                Bölgenin dinamik kültürü: Devlet ricali içinde halkla bütünleşmesini bilen seçkin liderler yetiştirmiş, irfan sahibi güzide insanları ve halk filozoflarını milletin hizmetine sunmuştur.

                Bu küçük ilçede ümmetin ve milli birliğimizin mimarları ve ruh dünyamızın gerçek sahipleri yetişmiş…Tarih koridorunda bu derbend geçidinden nice hükümdarlar, cihangirler, büyük ilim adamları, nice evliyalar ve kalantor mütegallibeden alıp yoksula dağıtan şerefli eşkıyalar gelip geçtiler…

 Hızır aleyhisselamdan  İskender Zülkarneyne, yakaladığı Müslüman çocuklarını zıba çivilerle kapılara çakan gaddar Hospitalier ve Templier şövalyeleri, şarkın en sevgili sultanı mahzun Kudüsün ve İttihad-ı İslamın sevdalısı Selahaddin Yusuf Eyyubiden  Sultan Baybarsa, “Fetüftehannel Konstantiniyye…” müjdesiyle İstanbulu fethe hazırlanan Sahabe orduları, Kutalmışoğlu Süleyman, Melikşah, Erdebil ulemasından Şeyh Cüneyd, Selim Han oğlu Muhteşem Süleyman, Kuyucu Muratla Tiryaki Hasan Paşalar, Canbolatoğlu Ali Paşa ve Özeroğullarından Payas Kartalı Halil Bey, Antakyalı mücahit-alim Arap Baba, halifeleri ve postnişinleriyle Ahmet Kuseyri ve Antakyanın ilk subaşısı Ömer Ağanın oğlu büyük alim Davud-i Dariri Antakiyle tasavvuf ulularından “kalplerin casusu” Asım Antaki Gedikleri ve Bakras uçurumlarını aşarak bu daracık  güzergahta cevelan ettiler…

                Vahiy kültürüyle yaşayan ve canlarını Kur’ana adayan, evrensel düşüncenin sınır bekçileri ve akıncılar bu coğrafyadan çıktılar…   

                Hatay halkının medar-ı iftiharı  Kuvayı milliyenin ilk kurşunu Dörtyollu bir sığır çobanı-sığırtmaç Karahasanın namlusundan  Fransızların paralı askerleri,  Ermeni Lejyonerlerine  sıkıldı. Aynı gün Gedikte konuşlanan Fransız Birliğine baskın düzenlendi ve Derindere köprüsü havaya uçuruldu.

                Atık yaylasındaki karakola takviye kuvvet olarak bir ermeni lejyoner bölüğü geldi. Çadırlı ordugahlarını Belen Gediğine kuran Fransızları Benlidere ve Çerçikayayı zahmetli bir yolculukla dolanan Çaylı Gavur Hacı, Saylaklı Aliyle Eşmişekli Kara Memedi şehit verme pahasına, tek otomatik tüfeğiyle müsellah ve kalabalık Ermeni birliğini dağıttı.

                Ankara anlaşmasından Anavatana katılıncaya kadar Belen: Aydınların verdiği Basın savaşının geçidi ve ilticagahı oldu.

 

               Ancak, Belenin, Cumhuriyet dönemindeki sosyo-ekonomik gelişim profili doğrusu çok  yavaş seyretti. Kışın soğuk ama yazları serin Akdeniz rüzgarlarının estiği Belen tam anlamıyla bir sayfiyedir. Sıcaktan ve sivrisineklerden bunalan Kırıkhan ve İskenderun halkı Belen yaylasına sökün eder. Kervansarayın bir köşesinde, günü birlik Atık suyu içip künefe yemeye gelenlerle sohbetler koyulaşır, nüfus artar,  ekonomi canlanır.

                 Fakat son ziyaretlerimizde yirmi yıl barış içinde birlikte yaşadığımız bu “dağ güzelini”toz-duman arasında  perişan gördük…

                 İstanköy gazisi  Abdurahman Paşanın çevresiyle birlikte orijinal Türkmen yatırı peyzajını tahrip eden hangi bakanlıktı ?  İl kültür müdürlüğü, vakıflar, belediye ve Kültür bakanlığı neredeydiler ?  Ve asıl Belen halkı neredeydi ? Çevreyi ve halk sağlığını paraya tahvil edenler hangi Truva atlarıydı ?…

                  Kısa zaman içinde, bir de gördük ki: Su değirmenlerinden başlayıp, Derebahçeye kadar uzanan, zengin flora ve faunasıyla, yalnız uyanıkları ihya eden oto-yol projeleriyle koca bir tarih ve tabiat binlerce ton toprak altına gömülüvermiş…Hiç doğal güzelliğe dokunmadan ve tabiatı bozmadan, bu ara bağlantı zarif ayaklı bir vadi köprüsü olabilirdi.

Rus donanmasını dalgalara gömen Abdurahman Paşayla Benlidereli, İlahi sırra vakıf,Hak delisi  Ali Baba  aramızdan sıyrılıp çıkmışlar. Tek başına bir kültür ocağı olan Sıtkı Evreni sokaklarda göremez olmuşuz. Abdulaziz Bilimle,Muharrem Demirtaş bizlere gücenmişler. Molla Beyazıtlar, Mehmet Okur ve Sadeddin Evren gibi kadru-kıymetleri  bilinen gönük adamları, Allah dostları ve halk filozofları da  yok artık aramızda.        

                 Yanlış yapılaşma, çok katlı site ve apartımanlarla, yeşil örtü büyük ölçüde tahrip edilmiş. Yolunu yoldan bulanlar, Tabiatla bin yıllık dostluğumuzu bozmuşlar…

                   Antakya ziyaretiyle Mehmet Akif bölgemizi “cennet gibi yurt..” gözüyle görürdü.

Türk edebiyatının büyük ustalarından Refik Halit Karay ise “Ayşegül’le” Sarımazı sırtlarında Yörük türküleri söylerdi…

                   Saçları iri örgülü,ayağı takunyalı sarışın köylü kızları bin türlü sıkıntıyla okula başladılar. Kömürçukuru yamaçlarındaki bağlarda  At memeği-öküzgözü üzümler, ısırdıkça serinlik, lezzet ve rayihası-kokusu çevreyi tutan iri-bordo şeftaliler her mevsim dallarından sarkar oldular.

                   Yeşilyayla dediler ve Adını bile değiştirdiler Soğukoluğun.

Sünnet şölenleri Kınalıtepede yapılıyor. Köknar, ardıç ve boz çamlara tırtıllar dadanmış. Zerdali oluğun hanifiyelerini kör tıpayla tıkamışlar. Üç oluk, Nergislik ve Müftüleri bugün Ayşegül gelse tanıyamaz.  Derebahçe sularının köpüklü camgöbeği rengi ve kimyası  mezbaha atıklarıyla degişmiş. Fesleğen saksıları yüksek takalardan kaldırımlara düşüp-dağılmış. Gözleri ve gönülleri dinlendiren Hercai erguvanların, kadife ve inci çiçeklerinin  uzayıp gittiği tarlaları-bahçeleri şimdi konut alanına çevirmişler…

                    Koca Akifin “ cennet gibi yurdunu  nasıl dağıtıvermışler...      

                   Yazık, sızlasın kemikleri Refik Halidin, Ayşegülün vatanına da kıymışlar…!

 

Mehmet Sılay

silaymehmet@hotmail.com

                                                                                                                         

Ankara Yardımeli Derneği
/AnkaraYardimeli
@AnkaraYardimeli
0312 309 10 06
Yazılım ve Tasarım: Tekin Medya