GÖNÜLLÜ OLMAK İSTER MİSİNİZ

MOSKOVA’DA REGAİB KANDİLİ

MOSKOVA’DA REGAİB KANDİLİ
1 Ocak 2014
Günlük güneşlik Ankara’dan havalandıktan sadece dört saat sonra, hararetin tam yirmi derece düştüğü, suyun donma noktasındayız. Termometreler sıfırı gösteriyor. İnsanın yüzünü, ellerini tırmalayan, ısıran bir soğuk var Moskova da.
MOSKOVA’DA REGAİB KANDİLİ
 
 Mehmet SILAY
 
 silaymehmet@hotmail.com
 
Günlük güneşlik Ankara’dan havalandıktan sadece dört saat 
 
sonra, hararetin tam yirmi derece düştüğü, suyun donma noktasındayız. 
 
Termometreler sıfırı gösteriyor. İnsanın yüzünü, ellerini tırmalayan, ısıran bir 
 
soğuk var Moskova da. 
 
Yıllar öncesinden Dr. Jivago’nun damaklarımızda bıraktığı bir lezzet vardı 
 
hani; kar, savaş ve romantizm. Gorbaçov’dan sonra bunlara renk ve müzik de 
 
katılıyor.
 
Petersburg’dan sonra Moskova, Rusya Federasyonu’nun en güzel şehri. 
 
On milyonluk kent, Japonya’dan sonra kıt’anın en pahalı metropolü. 
 
Ortadoksların ilk merkezlerinden. Adım başı altın, safir ve turkuaz mavisiyle 
 
gözlere ziyafet kubbeler. İrili ufaklı şapeller, manastırlar, kiliseler zinciri. 
 
Köşelerinde burçların dikildiği yüksek kırmızı mazgallı duvarlarla çevrili olan 
 
meşhur Kremlin’in meğer adı büyük, kendin küçükmüş. 
 
Filmlerde, kartpostallarda, haber bültenlerindeki mütekebbir Kremlin 
 
nerede? Ahdim üzere duvarına ispirto kalemle “Hak yol İslam” yazdığım Kremlin 
 
nerede?
 
Tek kişilik bir uçağın, ülkedeki tüm radarların kontrolünden kaçarak 
 
inmeyi başardığı Kızıl Meydan’ı tatbikat yaparcasına geziyoruz.
 
Şehrin sembolü olan St. Basil Kilisesi’ni, Hint mihracelerinin renkli ve 
 
abartılı sarıklarına benzeyen dokuz kubbesiyle birlikte, Bizim Edirne’deki 
 
Selimiye’nin orta yerine rahatça sığdırabilirsiniz. Çar Korkunç İvan, Kilisenin 
 
muhteşem mimarisini görünce, öylesine kendisinden geçmiş ki, dünyanın başka 
 
bir yerinde, benzerini yapamasınlar diye, ustalarının gözlerine mil çektirmiş.
 
Sovyetler’de, ateist eğitimin ruhlarda açtığı büyük boşluğu sanatsal 
 
etkinliklerle ve kurumlarla doldurmaya çalışmışlar. Bolşov Tiyatrosu; meşhur 
 
devlet balerinlerinin şov yaptığı anıt bina. Sovyet Flarmonik Orkestrası ve her 
 
daldı çıldırasıya spor… Olimpiyat stadları, teknoloji akademileri, Gagari’nin 
 
heykelleri. Uzay müzesinde, aya gönderilen uzay mekiği ve aydan getirilen 
 
meteorlar, taş, toprak, kaya parçaları sergileniyor.
 
Yazın ortasında aylar boyu, havanın hiç kararmadığı “Beyaz Geceler” i 
 
görmek için Moskova’ya yağmur gibi turist yağıyor.
 
Volga’ya dökülen Moskova nehri kışın buz tutuyor. Yazları Kazan’a ve 
 
Karadeniz’e kadar ulaşım ve taşımacılıkta ne ucuz imkân!
 
Lenin tepelerinden, şehrin tüm egzotik güzelliklerini, gece – gündüz 
 
seyredebilirsiniz.
 
Çarlık döneminde, bataklıklar kurutularak sıfırdan inşa edilen San 
 
Petersburg başkent idi. Komünist devrimle birlikte adı Leningrad’a çevrildi. 
 
Şimdi yazışmalarda tekrar eski ismiyle anılıyor.
 
Rusya’da sekiz milyon asker silahaltında bekliyor. Ancak yoksul ve 
 
moralsizler. Bunlar Afganistan’da ve Çeçenistan’da çoğu kendi silahını 
 
düşmanına satmış, cepheye gönülsüz giden, beyhude yere öleceğine inanan 
 
askerler… Rus halkı yalnız Çeçenlerle değil, artık hiç kimseyle savaş istemiyor. 
 
Asker anneleri Kızıl Meydan’da savaş karşıtı yürüyüşler başlatılıyor. Devlet, 
 
büyük ekonomik kriz içinde. Askeri azaltıp, modernize etmek istiyor. Terhis 
 
ettiği milyonlarca genç insana iş bulmak zorunda. Sosyal patlamaların 
 
uçurumunda bir toplum. Rusya son elli yılda, konvansiyonel silahlarla girdiği 
 
her savaşı kaybetmiş. Fakat İsrail gibi nükleer başlıklara sahip bir Rusya, hem 
 
kendi yurttaşları, hem de komşuları için potansiyel tehlike. Çernobil’in tahribatı 
 
hala temizlenemedi.
 
Rusya’nın bütün fabrikaları, metroları, yeraltı – yerüstü raylı sistemleri 
 
nükleer elektrik santralleriyle çalışıyor. Yine bütün ülke bu ucuz merkezle 
 
aydınlanıyor. 
 
Bizim Sıraselviler’e benzeyen, Tari Arpad Sokağı’nda Şair Puşkin’in evi 
 
ziyaret ediliyor.
 
Hani Yetsin’in tanklar üzerine çıktığı günlerde, 91’in kışında uçaklarla 
 
bombalanıp, kevgire çevrilen beyaz hükümet konağını bizim Türk firmaları tamir 
 
etmiş. Şimdi eskisinden daha yeni…
 
Moskova’nın altı köstebek yuvası misali oyulmuş ve örümcek ağı planla 
 
en uzak mahalleye kadar yer altı trenleri gidiyor. Yeraltında nehir gibi insan 
 
akıyor. Birer sanat eseri görümündeki duraklara dakika başı bir hızlı tren 
 
uğruyor. 
 
Metro, gezici bir kütüphaneye benziyor. İstisnasız her yolcunun 
 
elinde bir kitap, dergi veya gazete var. Herkes okuyor… Rus halkı Mujik-
köylülerine kadar kültürel düzeyi yüksek bir toplum. Milli kahramanlardan çok, 
 
meydanlarda şairlerin, yazarların heykelleri dikili.
 
Vitrinler ateş pahası. Dükkân kiraları astronomik. Bu yüzden orda halli 
 
halk için stadyumların etrafında büyük pazarlar kuruluyor. Bu standlarda, bizim 
 
Laleli ve Tahtakale’den bavullarla getirilmiş her çeşit mal satılıyor. Toptan ve 
 
parakende, her yerden daha ucuz. Bu pazarlara Azeriler, Moskova çek-senet 
 
mafyasına da Çeçenler hakim imiş…
 
Şehirde GAMA ve ENKA’nın ofisleri, mağazaları, görkemli büroları var. 
 
ENKA’ ya ait mülklerin sadece yıllık kira geliri yetmiş beş milyon dolardan fazla 
 
diyorlar.
 
Bölücü sol örgütlerin cirit attığı ve Beyazıt Kulesi’ne kızıl bayrak çekildiği 
 
günlerde, İstanbul sokaklarında “Komünistler Moskova’ya!” diye az mı 
 
bağırmıştık? Ama Demirperde yıkıldıktan sonra Kremlin’e tek Türk komünisti 
 
gelmedi. Onlar büyük müteahhit, zengin işadamı olmayı, hatta yılbaşlarını 
 
Paris’te geçirmeyi tercih ettiler. Kuvayı Milliye Kavşağı’nda olduğu gibi, yine 
 
milletin has evlatları zora talip oldular. Gurbetin ilk yolunu tutanlar, yine 
 
Müslümanlar oldu. Temel kültürleriyle birlikte, evrensel kardeşliğin bayrağını 
 
Moskova’ya taşıdılar. Kur’an kurslarını açtılar, okul açtılar. İlki Petersburg’da, 
 
ikincisi Moskova’nın göbeğinde, ilerde üniversiteye dönüşebilecek nitelikli 
 
kolejler açtılar. Milletler arasında oluşan geleneksel düşmanlığı, geleneksel 
 
dostluğa dönüştürdüler. Sımsıcak Akdeniz iklimini, memleketini ve sevdiklerini 
 
anavatanda bırakıp, evrensel barışa koşan çağın Alperenlari, kahraman 
 
öğretmenlerimizle birlikte duaya dönüşen gönül sohbetleriyle, Regaip gecesini 
 
idrak ettik. 
 
Moskova’da otuz bin Anadolu çocuğu yaşıyor. Helal rızk için, tebliğ 
 
için yollara dökülüp muhacirliği seçmişler. Lisan bilen genç müteşebbis 
 
ve cesur Türk işadamlarına Rusya’nın her yöresinde rastlamak mümkün. 
 
Fabrikalarda, tekstil ve inşaat sektörünün bütün ünitelerinde, onların emekleri 
 
ve imzaları var. Hele Kremlin’in göbeğinde, Türkiyeden gelmiş Kuran Kursu 
 
öğretmenleriyle karşılaşmak bize Moskova’yı gurbet olmaktan çıkardı. 
 
Moskova sokaklarında gezen her on kişiden biri Müslüman. 
 
Yedi yüz bin Tatar’la, üç yüz bin Kafkasya ve Orta Asyalı. Olimpik stadın 
 
yanı başında hilali ve kubbeleri uçuk mavi boyalı Tatar Camii’nde Tahiyyetul 
 
mescid kılıyoruz. 
 
 Rus ordusu içinde Napolyon’a karşı çarpışıp, hayatını kaybeden 
 
Müslümanların hatırasına hürmeten inşa edilmiş ve beş vakit dolup-boşalan 
 
zarif bir mescit daha var. Rus ordusunda Tatar generaller var. Sovyet Yüksek 
 
Mahkemesi’nde Tatar yargıçlarla tanışıyoruz.
 
Moskova’da bugün beş camide namaz kılınıyor ve dualar aminlerle 
 
taçlanıyor.
 
Moskova’da bir milyon Müslüman kardeşimiz yaşıyor.
 
Otuz bin Anadolu çocuğu sokaklarında rızkı için dolaşıyor.
 
Kuran kurslarında namaz sureleri ve Türkçe öğretiliyor, Moskova 
 
semalarında, Akif’in İstiklal Marşı çınlıyor.
 
Ben bu şehri sevmeye başladım arkadaş!
 
Regaip Kandilin mübarek olsun Moskova!
Ankara Yardımeli Derneği
/AnkaraYardimeli
@AnkaraYardimeli
0312 309 10 06
Yazılım ve Tasarım: Tekin Medya