GÖNÜLLÜ OLMAK İSTER MİSİNİZ

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SON GELİŞMELER

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SON GELİŞMELER
1 Ocak 2014
Batıda Fransa’nın, doğuda Kızıl Çin’in, tüm dünyanın itirazına rağmen, nükleer patlamaları pervasızca sürdürdüğü hepimizin malumudur.

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SON GELİŞMELER

Batıda Fransa’nın, doğuda Kızıl Çin’in, tüm dünyanın itirazına rağmen, nükleer patlamaları pervasızca sürdürdüğü hepimizin malumudur.

Bitki örtüsü ve insan soyuna kasteden, yer altı ve yer üstü nükleer denemeler yapıldığı Doğu Türkistan’da zorunlu kürtaj ve kanserojen ilaçlarla sözde nüfus planlaması zaten maksatlı olarak ve acımasızca devam etmekte idi; ancak, Komünist Çin’in envai çeşit metotlarla yıllardır Müslüman Uygur Türklerine karşı asimilasyon uygulaması, yaşadığımız şu günlerde sıcak savaşa dönüştü, hatta kitlesel kıyıma dönüştü.

Dış haber merkezlerinden, ajanslarından ve ulusal basınımızdan birkaç spot haberle konuyu yeniden sizlere hatırlatmak istiyorum:

* «4 Şubat akşamından; yani, kadir gecesinden beri Çin güvenlik kuvvetleri ile halk arasında sokak çatışmaları sürüyor.»

* «Doğu Türkistan’da olağanüstü hal. Binlerce Müslüman tutuklandı.»

* «Başkent Urumçi, Yarkent ve Kaşgar’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.»

* « Beş büyük yerleşim merkezinin kontrolü mücahitlerin eline geçti.»

* « Kızıl Çin toplama kamplarında işkenceden, açlıktan ve soğuktan 15 ile 25 yaş arası gençlerde ölüm başladı.»

 

Bu arada, Dışişlerimizin insanı kahreden  geleneksel ilgisizliği sürerken, Avrupa Parlamentosu, bir raporla, Doğu Türkistan’daki Çin vahşetini belgeledi.

 

Doğu Türkistan’ın elli yıllık bağımsızlık davası, bugün, tekrar, en insafsız şekilde dünya gündemine gelip oturmuştur. Dün, bizim Anadolu’da yaşadığımız antiemperyalist direnişimiz, bugün, Doğu Türkistan’da filizlendi. Komünist Çin’in 1949 yılında zorla işgal ettiği Doğu Türkistan’da tam anlamıyla bir kurtuluş savaşı başlamıştır. Yarkent, Turfan ve Hotan’da, mücahitler, Çin kuvvetlerini bozguna uğratıp kurtarılmış mahalleler ve kurtarılmış şehirler oluşturmaya devam ediyorlar.

 

Ayaklanma, öncekiler gibi münferit bir olayla sınırlı kalmamış, tüm Doğu Türkistan coğrafyasına yayılmıştır. Bildiğiniz gibi, Doğu Türkistan’ın coğrafi durumu ve jeostratejik yapısı, dış yardım akışı açısından, Bosna, Filistin ve Çeçenistan’a nispetle tam bir imkansızlık içindedir. Şimdiden Doğu Türkistan halkının hür dünyayla bütün ulaşım ve haberleşme bağlantıları kesilmiş, havaalanları trafiğe kapatılıp uçuşlar iptal edilmiştir. Televizyonlardan izlediğimiz gibi, Pekin ve Şanghay’daki  patlamaların sanığı olarak tutuklanan masum Uygur gençleri, sorgulamadan, sokak ortasında enselerine kurşun sıkılarak katledilmektedir.

 

Değerli milletvekilleri, Kızıl Çin’in, silahsız halk üzerinde seri infazlarla katliamı sürdürmesine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletimizin seyirci kalması mümkün değildir. Öz vatanlarında, inançlarını özgürce yaşama uğruna ayaklanan Müslüman Uygur Halkına ve Kızıl Çin hegemonyasında elli yıldan beri hayat hakkı gasp edilmiş olan Doğu Türkistan mazlumlarına yardım etmek milli görevimizdir ve İslami görevimizdir. Bu maksatla, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çalışan vefakar işçi kardeşlerimiz ilk yardımı başlattılar. Anadolu’nun ilçe ve köylerinde Doğu Türkistan’ın istiklali için imza kampanyası başladı. İstanbul Aksaray Vakıflar Bankasında açılan hesaba, milletimiz nakdi bağışlar yapmaktadır.

 

Değerli milletvekilleri, demokrasilerde, bir meclisin meşruiyeti, halkın taleplerini dile getirmekle ve hayata geçirmekle mümkündür. Milli iradenin temsilcisi olan bu Yüce Meclis ve bu Meclisten çıkan Hükümetimiz tarafından, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık davası derhal uluslar arası platformlara taşınmalıdır; yarın çok geç olabilir. Doğu Türkistan’ın dramı, Türk Hariciyesi tarafından, uluslar arası dengeler gözetilerek Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi gündemine alınmalıdır; D-8’lerin meclisinde müzakereye açılmalıdır.

 

Değerli milletvekilleri, partiler üstü ve müşterek bir sorun oluşuyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, özel gündemle ve yalnız Doğu Türkistan olaylarını görüşmek üzere olağan üstü toplanması şart olmuştur.

 

İlgi ve duyarlılığınızın devamını diler, saygılar sunarım.

 

                                                                                                             20.03.1997

SAYIN SILAY’IN, DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SON GELİŞMELERE İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASINA MİLLİ SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN’IN CEVABI

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay Milletvekili sayın Mehmet SILAY’ın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde yaşayan Uygur Türklerinin maruz kaldığı, hepimizi derinden üzen muamele hakkındaki görüşlerini hep beraber dinledik. Bu gündem dışı konuşmaya, Hükümetimiz adına cevap vermek, daha doğrusu açıklık getirmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

 

Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde yaşayan Uygurlarla aramızda yakın kültürel bağlar bulunmakta ve ülkemizde çok sayıda Uygur kökenli Türk vatandaşı bulunmaktadır. Bu nedenle Dış İşleri Bakanlığımız, Sincan-Uygur Özerk Bölgesindeki son gelişmeleri yakinen izlemektedir. Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileriyle her düzeyde yapılan temaslarda, o bölgede yaşayan Uygurların, bizim akrabalarımız olduğu, bu nedenle de kendilerinin refah ve mutluluklarıyla ilgilenmemizin doğal karşılanması gerektiği dile getirilmiştir.

 

Değerli arkadaşlarım, Hükümetimiz ve bundan evvelki hükümetler, sadece Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan-Uygur Bölgesinde değil, ister Somali’de olsun ister bir başka yerde olsun, nerede olursa olsun, yaşayan kardeşlerimizin, Türk kardeşlerimizin, Müslüman kardeşlerimizin, Müslüman Türk kardeşlerimizin uğradığı her haksızlık karşısında duyarlılık göstermiştir ve bundan sonra da, duyarlılık göstermeye devam edilecektir. Bu çerçevede, bölgede meydana gelen son olaylardan derin bir endişe ve üzüntü duyduğumuz, Çin Hükümetinin bilgisine bir kez daha getirilmiş ve suhulet ve sağduyuyla hareket edilmesini beklediğimiz kararlılıkla bildirilmiştir. Ancak takdir buyrulacağı üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri olan ve Türkiye ile önemli bir potansiyel ilişki teşkil eden Çin Halk Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerimize zarar vermeden; ancak buradaki haksızlığa da göz yummadan, soruna çözüm bulmaları konusunda ilgililer, yetkililer uyarılmıştır.

 

Türkiye, bu politikasına uygun olarak, Sincan-Uygur Özerk Bölgesine, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak görmekte ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün korunmasına önem atfetmektedir.

 

Hükümetimiz, Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti’nin bölgede yaşayan Uygurları, Türkiye ile Çin arasında bir dostluk köprüsü olarak değerlendireceğine ve olayların daha fazla tırmanmasını önleyici tedbirleri itidal ve sağduyu içerisinde alacağına inanmaktadır. Hükümetimiz ve Dışişleri Bakanlığımız, bir bütün olarak, bu konunun yakın takipçisidir; günbegün, anbean olaylar takip edilmektedir.

 

Umarız ki, aklıselim galebe çalar ve çok yakın bir zamanda, bu konuda sizlere hepimizin yüreğini ferahlatacak haberler vermiş oluruz.

 

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

 

 

DOĞU TÜRKİSTANLA İLGİLİ GENEL GÖRÜŞME İSTEĞİ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Geçtiğimiz günler içinde başta Ankara, İstanbul ve Kayseri olmak üzere halkımız Doğu Türkistan’da meydana gelen son olayları kınamak ve medya vasıtasıyla tüm dünyaya duyurmak üzere mitingler ve salon toplantıları yaptılar. Gerçi Doğu Türkistan Formoza ve Tibet gibi Kızıl Çin sultasında bulunan bölgelerden yıllardan beri insan hakları ihlalleri duyuluyordu.

 

Ancak son duyumlar Uygur Türklerinin soykırımına maruz kaldığı yolunda…

 

Ulusal basınımızdan neredeyse her gün bir bölgeden katliam haberleri okumaya başladık. Televizyonlarımızda diz çökmüş, elleri bağlı Müslüman Uygur kardeşlerimizin naklen futbol maçı izler gibi kurşuna dizildiklerini üzüntüyle içimiz kan ağlayarak seyrettik. Ve hemen ellerimizi açıp Doğu Türkistan istiklalinin genç şehitlerine Fatihalar gönderdik.

 

Dış Haberler Merkezi, ajanslar ve ulusal basınımızın yayınları milletimizi derin üzüntüye sevk etmiştir.

 

Brüksel’deki son oturumda da Avrupa Parlamentosu bir raporla Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini belgelemiştir.

 

Bu rapora göre; Doğu Türkistan’da ilan edilen olağanüstü hal ve büyük kentlerde sokağa çıkma yasağına müteakip toplam 70 bin Müslüman Uygur Türkü tutuklanıp toplama kamplarına sürülmüştür. Açlıktan, soğuktan ve işkenceden 15-25 yaş arası gençlerde ölümler başladı. Diz ve el bilekleri kırılan binlerce genç de polis kontrolünde tedavi olacakları günü beklemektedirler.

 

Turfan, Yarkent ve Kaşgar’da sokak çatışmalarının kırsal kesimde gerilla savaşına dönüştüğü alınan haberler arasında.

 

Doğu Türkistan’ın coğrafi ve stratejik durumu dış yardım açısından Bosna’ya, Filistin’e ve Çeçenistan’a göre tam bir imkansızlık içindedir.

Öz vatanlarında inançlarını özgürce yaşama uğruna baş kaldıran Müslüman Uygur kardeşlerimize ve Kızıl Çin hegemonyasında 50 yıldan beri hayat hakkı gasp edilmiş olan Doğu Türkistan mazlumlarına yardım etmek milli görevimizdir, insani görevimizdir, İslami görevimizdir.

 

Üstelik unutulmasın ki Doğu Türkistan halkı ile Anadolu halkı aynı milletin çocuklarıdır. Aynı babanın evlatlarıdır ve aynı imanın mensuplarıdır.

 

Doğu Türkistan için salon toplantıları ve meydan mitinglerinin ardından Anadolu’nun ilçe ve köylerinde, Doğu Türkistan’ın istiklali için imza kampanyaları ve banka hesaplarına nakdi yardım başlamıştır.

 

Demokrasilerde bir meclisin meşruiyeti halkın taleplerini dile getirmek ve hayata geçirmekle mümkündür. Millet iradesinin temsilcisi olan TBMM ve bu meclisten çıkan hükümetimiz tarafından Doğu Türkistan’ın istiklal davası derhal ulular arası platformlara taşınmalıdır. İnsan hakları adına yarın çok geç olabilir. Uluslar arası dengeler gözetilerek Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi gündemine alınmalıdır. Yine Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine karşı gözlemci heyetler gönderilmelidir. Gerek İslam Konferansı’nda gerekse D-8’lerin meclisinde müzakereye açılmalıdır.

 

İnsani yardım maksadıyla Kızılay ve Kızılhaç’ın kurulacak hava köprüsüyle Doğu Türkistan’a acilen ulaşması sağlanmalıdır.

 

T.C Anayasası’nın 98’inci maddesinin 4’üncü fıkrasına ve Meclis İçtüzüğünün 101’inci maddesine göre milletimizin üzerinde hassasiyetle durduğu Doğu Türkistan’ı görüşmek üzere bir Genel Görüşme açılmasının ve konunun açıklığa kavuşması bakımından uygun olacağını yüksek takdirlerinize saygıyla arz ederim.

                                                                                                             25.03.1997

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

 

Doğu Türkistan ile ilgili sorularımın Milli Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından açık ve net bir şekilde cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

 

1- Kızıl Çin’in resmi görüşü ve dayatması olan 20.03.1997 tarihli TBMM’nin 71’inci birleşiminde zat-ı alinizin birinci gündem dışı konuşmaya cevap verirken ifade buyurduğunuz gibi (Sincan Özerk Uygur Bölgesi) değil hür dünyanın ve Türk milletinin hafızasındaki Doğu Türkistan’da 4 Şubat 1997 gecesi meydana gelen olayların sebebi nedir?

 

2- Kızıl Çin güvenlik kuvvetleriyle Doğu Türkistan halkı arasında başlayan çatışmalar hangi boyutta devam etmektedir?

 

3- Şu anda kaç bin kişi Çin toplama kamplarındadır ve akıbetleri nedir?

 

4- Doğu Türkistan’da insan hakları ihlalleri Avrupa Parlamentosu’nun hangi tarihli toplantısında bir raporla belgelenmiştir? Bu belgelerin mahiyeti nedir?

 

5- T.C., B.M. ve İslam Konferansı Doğu Türkistan’daki nükleer denemelere, Müslüman Uygur halkına tatbik edilen nüfus planlamasına ve 4 Şubat 1997’den beri devam eden olaylara karşı bugüne kadar ne yapmış ve nasıl bir tavır geliştirilmiştir?

                                                                                                             24.03.1997

 

 

SAYIN SILAY’IN DOĞU TÜRKİSTANLA İLGİLİ SORULARINA DIŞ İŞLERİ BAKANI SAYIN TANSU ÇİLLER’İN CEVABI

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

İLGİ: RP Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Sılay’ın 7/2352 Esas No. İle kayıtlı yazılı soru önergesine ilişkin 24 Nisan 1997 tarih ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.00.02.-7/2352-5955/16721 sayılı yazıları.

 

RP Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Sılay’ın soru önergesiyle Doğu Türkistan konusunda talep ettiği hususlara ilişkin bilgi ve görüşlerimiz aşağıdaki maddelerde sunulmuştur.

 

1- Pekin Büyükelçiliğimizin verdiği bilgiler ve yabancı basından derlenen haberlere göre Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylar 4 Şubat 1997 gecesi bölgenin kuzeybatısında Kazakistan sınırına 40 kilometre uzaklıktaki Yining (İli – Gulca) şehrinde, Çin milis güçlerinin Kadir Gecesi’nde bir mescide müdahalesiyle başlamış, halkın buna yoğun tepkisiyle çıkan olaylar ciddi boyutlara ulaşmıştır.

 

Uygurların eylemleri, ÇHC yönetimince sert bir şekilde bastırılmış ve sorumlular ağır cezalara çarptırılmıştır.

 

ÇHC yönetimi daha sonra, Çin’in bölünmesine yönelik olduğunu belirttiği bu tür faaliyetlere müsamaha gösterilmeyeceğini, konunun Çin’in iç meselesi olduğunu, buna benzer olayların kararlı bir şekilde bastırılıp sorumlular hakkında gereken müeyyidelerin uygulanacağını açıklamıştır. Ayrıca bölge yetkililerine bu yönde talimat verilmiştir.

 

Son olarak, bölgede yayınlanan, «Sincan’ın Günlüğü» adlı resmi nitelikli gazetede çıkan bir haberde, ayrılıkçı hareketle mücadele için yeni bir kampanya başlatıldığı, bir ay boyunca ve özellikle yerel hükümet organları ile okullarda etnik birliği güçlendirecek çeşitli propaganda malzemelerinden yararlanılarak sürdürülmesi ön görülen kampanyanın etnik birliğin sağlanması açısından kritik önem taşıdığının vurgulandığı Pekin Büyükelçiliğimizce bildirilmiştir.

 

Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde münferit bazı olayların yer yer vuku bulduğu gelen anlaşılmakta ise de ayrıntılı bilgi elde edilmesi mümkün olamamaktadır. Nitekim olaylarla ilgili yabancı kaynaklı haberler dahi birbirleriyle çelişmektedir.

 

2- Malumları olduğu üzere, Türkiye uluslar arası camianın saygın bir üyesi olarak BM ilkelerine ve bu camianın normlarına uymakla mükelleftir.

 

Öte yandan keza malumları bulunduğu üzere, diğer ülkelerin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve iç işlerine karışmamak dış politikamızın en başta gelen ilkelerinden birisidir.

 

Bu çerçevede takdir buyrulacağı üzere, Türkiye’nin kendi topraklarında ÇHC’nin bölünmesine yönelik olduğu anlam veya izlenimini verecek ya da bölünmesini teşvik edecek eylem ve davranışlara müsamaha göstermesi beklenemez.

 

3- Bugün Doğu Türkistan, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi adı altında Çin topraklarının bir parçasıdır.

 

Türkiye’nin bunu tartışma konusu yapması söz konusu değildir. Türkiye, Çin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstermekle yükümlüdür.

 

Ancak bundan ülkemizin Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Türk kökenli

Uygur ve Kazaklar gibi aramızda akrabalık bağları bulunan toprakların kaderi ve yaşam koşullarıyla ilgilenmediği sonucunun çıkarılmaması gerekir. Türkiye, bu toplulukları Çin ile arasında bir dostluk köprüsü görmekte ve bu insanların refah ve mutluluk içinde, insani koşullarda yaşamalarına büyük önem atfetmektedir.

 

Bu bağlamda, Bakanlığımca gerek Ankara’da, gerek Pekin’de, münasip zemin ve zamanlarda Çin yetkililerine, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ndeki halkın refah, güvenlik ve mutluluk içerisinde yaşamalarına, yaşam düzeylerinin yükseltilmesine verdiğimiz önem dile getirilerek bölgede itidal ve sağ duyulu hareket edilmesini beklediğimiz vurgulanmakta ve ayrıca Çin makamlarıyla işbirliği halinde Türkiye’nin bu bölgenin kalkınmasına katkıda bulunmak istediği dile getirilmektedir.

 

Bunun yanı sıra, Çin’in diğer bölgelerinde olduğu gibi dış dünya ile temasa açık olan Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ne yatırım yapmaları, bölge ile iş ilişkileri kurmaları için iş adamlarımız devamlı olarak teşvik edilmektedir.

 

 4- Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde vuku bulan son olaylar karşısında Bakanlığımca yapılan açıklamanın örneğini ilişikte sunuyorum. Bu açıklamada belirtilen görüşlerimiz ayrıca Pekin Büyükelçiliğimizce Çin üst düzey yetkililerine de ifade edilmiştir.

 

Ayrıca, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylarla ilgili olarak Türkiye ve başka ülkelerde amacı aşan eylem ve gösteri yapılması ve bayrak yakılması gibi olaylar Türkiye – Çin ilişkilerine zarar verdiği gibi Çin’deki soydaş topluluklarının yararına hizmet etmemektedir.

 

5- Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden birisi olan ÇHC ile siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesinin yararları aşikardır.

Bu bağlamda Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan soydaşlarımızın hakları savunulurken ÇHC ile ilişkilerimizi zedelemeyecek bir yol izlenmesi gerekmektedir.

 

6- Çin’deki insan hakları konusu, ABD ve batılı ülkelerce genel çerçevede eleştirilmekte ve bu husus BM İnsan Hakları Komisyonu’nun yıllık toplantılarında ele alınmakta ve raporlarına dercedilmektedir.  

 

Son olarak, Danimarka öncülüğünde ve ABD, Hollanda, İngiltere, Belçika, Avusturya, Portekiz, Lüksemburg,  İrlanda Cumhuriyeti, İsveç, Norveç, İzlanda, Finlandiya ve Liechtenstein’in ortak sunucu oldukları «Çin’de İnsan Hakları» konulu karar tasarısı, komisyondaki oylamada reddedilmiştir. AB üyesi olmalarına rağmen Fransa, Almanya, İspanya, İtalya ve Yunanistan tasarıya ortak sunucu olmayı kabul etmemişler; ancak AB ile birlikte hareket etmek için oylamada Çin aleyhinde oy kullanmışlardır. Bununla beraber diğer ülkelerin oyları ile tasarı reddedilmiştir.

 

Danimarka’nın sunduğu karar tasarısında, bundan öncekilerinde olduğu gibi Çin’deki insan hakları uygulamaları genel olarak eleştirilmekte, münferiden Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ne değinilmemektedir.

 

7- Öte yandan, Çin ile çok yakın siyasi, ekonomik, ticari ve askeri ilişkileri bulunan İKÖ üyesi ülkeler son olaylara ilişkin olarak resmi bir tepki göstermemiş ve herhangi bir resmi açıklama yapmamışlardır. Son olaylar, İKÖ ülkeleri basınında haber olarak verilmiş ve yer yer Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları ihlalleri üzerinde durulmuştur.

 

Dışişleri Bakanlığımız, 17 Şubat 1997 tarihinde resmi bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama üzerine, konuyu yakinen takip eden Doğu Türkistan Milli Merkezi, 18 Şubat 1997 tarih ve 13 sayılı basın bildirisinde Bakanlığıma teşekkür etmiştir.

 

8- Bu arada, Avrupa Parlamentosu’nun nisan oturumunda konu ilk kez «Doğu Türkistan» olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede 9 Nisan 1997 günü merhum İsa Yusuf Alptekin’in oğlu, Doğu Türkistan Vakfı Onursal Başkanı ve Birleşmiş Milletlere Üye Olmayan Halklar Örgütü Başkanı Erkin Alptekin’in de konuşmacı olarak katıldığı bir basın toplantısı düzenlenmiştir.

 

Avrupa Parlamentosu 10 Nisan 1997 günü de örneği ilişikte sunulan «Doğu Türkistan’daki İnsan Haklarının Durumu» başlıklı bir kararı kabul etmiştir.

 

Bilgilerine saygılarımla arz ederim.                                 

                                                                                                               26.05.1997   

AÇIKLAMA

 

Türkiye, Sincan-Uygur Özerk Bölgesini ÇHC’nin toprak bütünlüğünün korunmasına büyük önem vermektedir.

 

Ancak, Türkiye ve Türk halkı ile Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygur kökenli halk arasında yakın kültürel bağlar bulunduğu ve ayrıca ülkemizde Uygur kökenli Türk vatandaşlarının yaşadığı göz önünde tutulduğunda, Türkiye’nin bu bölge halkına ilgi duyması ve bölgede meydana gelen gelişmeleri yakinen izlemesi doğaldır.

 

Öte yandan Türkiye, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan halkı Türkiye ile ÇHC arasında bir dostluk köprüsü olarak görmekte ve buradaki halkın kalkınmasını refah ve mutluluk içinde sürdürmesini istemektedir.

 

Türkiye, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde meydana gelen kanlı ve ölümle sonuçlanan gelişmeleri derin bir endişe ve üzüntü ile izlemiştir. Bu çerçevede, olayların fazla tırmanmasının önüne geçmek için ilgililerce itidal ve sağ duyu gösterilerek bölgede bir an önce sükunet ve huzurun tesisini arzu ve temenni etmekteyiz.

Ankara Yardımeli Derneği
/AnkaraYardimeli
@AnkaraYardimeli
0312 309 10 06
Yazılım ve Tasarım: Tekin Medya